25 Ocak 2013 Cuma

Üşengeçlik Üzerine

     İnsan çoğu zaman üşengeçlikten kaybediyor. Sonra yaparım, birazdan yaparım diye diye geçiştiriyor yapması gerekenleri..
     Hiç unutmuyorum bundan 3-4 yıl önce lisedeyken, emekli bir öğretmen geldi sınıfımıza bizi ziyarete. Yaşı 70'lerdeydi yanılmıyorsam. Bizimle tanıştı, konuştu, şakalaştı ve tabi ki öğütler verdi. Tahminlerinizin aksine boş konuşmuyordu hiç. Öğütlerinden en can alıcısıysa şuydu: Ben huzurevinde kalıyorum, kendi karşılayabildiğim ihtiyaçlarımı kimseden yardım istemeden gerçekleştiriyorum. Ve bu ihtiyaçlarımı gerçekleştirirken üşenmiyorum. Yaşlıyım fakat bu bir engel değil. Su içiyorsam bardağı götürüp yerine bırakıyorum. Bir şey yiyorsam çöpünü kalkıp anında çöpe atıyorum. Çiçeklerimi vaktinde suluyorum. Bunları yaparken sonra yaparım demiyorum. Ben bu yaşta bunları yaparken siz gencecik zamanlarınızda neden üşenesiniz ki?
     Bugünün işini yarına bırakırsanız, yarının işini de diğer güne bırakırsınız. Ve bu böyle uzaarr gider. Eveeet.. Ben bu öğütleri hiç unutmadım, unutmayacağım da. Hatta elimden geldiği sürece yayacağım çevreme. Keşke yapsaydım dememek için vakti geldiğinde sonra yaparım demeyin. Keşkelerin dönüşü yoktur ve pişmanlıklar doğurur.
     Bir de şu açıdan düşünün; sizin hoşunuza gidecek birşey olsa koşa koşa yaparsınız. Çünkü arzularınızı tatmin etmeniz gerekecek. Fakat unutulan şudur ki; ruh tatmin olmazsa geriye kalan herşey zaman kaybıdır.
Asla üşenme, ben bu yazıyı yazmak için uykumdan fedakarlık edebiliyorsam, sende küçük fedakarlıklar da bulunabilirsin. Şimdi kalk ve mutfağa gidip o suyu iç, ailenle vakit geçirip ne kadar sevdiğini söyle. En önemlisi ise aynanın karşısına geçip kendinden özür dile!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder