Bazı insanlar tanıyorum;
öyle sabah kalkar giyinir evden çıkar gezer tozar eğlenir. Sen onları
uzaktan gördüğünde hoşuna gider, “ne hayat yaşıyor ama, amma afili çocuk, oh hiç derdi yok, bak sen şu teomana nasıl da
rahat takılıyor.” dersin. Ama tüm bunları uzaktan görürken söylersin. Bir
yaklaşırsan ibretlik hayatlarından öyle dersler çıkartırsın ki…
Bu insanları
tanımlarken en basite indirgemek gerekirse “hedeften yoksun insanlar” deriz.
İçinde bulundukları geminin bir yelkeni bile yoktur, dalga nereye götürüyorsa
oraya giderler. Bugün dalga onları çok güzel bir adaya sürüklemiş olabilir ama
yarın bir fırtınada alabora olacakları da kesindir.
Hadi gelin şimdi
hedefi olmayan bu insanları 5 özellikte inceleyelim:
1. Vizyon
sahibi değildirler ; geleceğe dair amaçları yoktur, boş yaşarlar ve boş ölmeye
mahkumdurlar.
2. Umutsuzdurlar
; vizyonları olmadığı için gelecekteki hayallerini yapabilecekleri konusunda
umutları yoktur, umutları olmadığı için harekete geçmezler. Durdukları yerden
bir adım öteye gidemezler.
3. Mutsuzdurlar
; umutları olmadığı, herhangi bir hayale gönül bağlayamadıkları için hep bir
şeylerin eksikliğini hissederler içlerinde, bu yüzden mutsuz olurlar
4. İradeleri
yoktur ; Hiçbir şey için çabalamadıklarından güçleri yoktur, irade sahibi
olamazlar
5. Sahtekârlardır
; çevredeki hedef sahibi insanların çabalarını ve gelirlerini kıskandıklarından
onlar gibi davranırlar ama asla onlar gibi olamazlar.
Gelelim hedef sahibi olan
insanlara. Hedef sahibi derken sadece hedefi olan değil onları gerçekleştirmek
için harekete geçenlere. Bu ikinci örnek gurubumuz ise adından da
anlaşılabileceği gibi topluma örnek kişilerdir. Hiçbir başarı öylece oturan
insanların ağzına pişmiş armut şeklinde düşmez. Başarının yolu çalışmak,
sabretmek, azmetmek, düştükçe ayağa kalkmak, sürekli denemekten geçer.
Vazgeçmeyen insanlar elbette karşılığını alacaktır. Öyle adil bir Yaradanımız
var ki bu dünyada sarf edilen hiçbir helal emeği karşılıksız bırakmaz.
Sabancının nasıl böyle zengin olduğunu, nasıl başladığını biliyor musunuz?
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra TBMM’nin çatı tamiri ihalesini almakla başladı. Ne
kadar basit bir iş düşünürseniz. Ama bugün Sabancı’nın mal varlığını hayal
edebiliyor musunuz? Ben edemiyorum, etmeye de gerek yok zaten, belki bu yazıyı
okuyanlardan birkaç insan 10 yıl sonra Türkiye’nin genç milyonerlerinden biri
olacak, yalnızca bu yola baş koyduğunda nasıl azimli olduğunu tahmin
edebiliyorum Sabancı’nın. Çünkü başarıyı deliler gibi arzulamanın nasıl bir his
olduğunu sizin gibi bende biliyorum ki o zamanlar Sabancı da biliyordu. Zaten
bu şekilde hayalleri gerçek oldu. Tüm
mesele gerçekten tüm kalbinle istemekte yatıyor.
Bir hedefiniz var ama harekete geçemiyor
musunuz, hayalleriniz var ama ulaşamayacak kadar uzak mı geliyor? O zaman bir
konuda eksiksiniz demektir. Eksik olduğunuz konuyu size fark ettirebilirim.
Eksik olan arzularınız arkadaşlar, tek
yapmanız gereken HAYALLERİNİZİ HERGÜN BESLEMEK! Onu düşünüyorsunuz ama ertesi
gün aklınıza gelmiyor, çünkü gündelik işlere kapılıyorsunuz.
O yüzden yarın gidip hemen kendinize büyükçe
bir mantar pano alın. Yatak odanıza asın tam da yatağınızın karşısındaki
duvara. Her uyanışınızda ilk o panoyu görecek şekilde. Sonra o panoya
hayallerinizi yapıştırın. İstediğiniz bir BMW mi, kesin istediğiniz BMW nin
resmini yapıştırın. Yeni bir Iphone mi yapıştırın resmi. Ya da ilerde bir kitap
mı yazmak istiyorsunuz, kitabınız için hayalinizdeki kapağı tasarlayın ve asın
panonuza. Bunları her sabah kalkıp görün, öğlen gidin panonuzun karşısında
oturun 10, 15 dakika hayalini kurun. Bunu sadece bir gün değil 10, 20, 50 gün
hatta 3 ay 5 ay 10 ay 1 yıl sürekli tekrar edin. Böylece hayallerinizi beslemiş
olacaksınız ki bilinç altınız siz farkında olmadan sizi buna koşullandırmış
olacak. Sonunda o hayalinizi gerçekleştirmek için gecenizi gündüzünüze katıp
emek sarf etmeye başlayacaksınız. O zaman hayalleriniz hayal olmaktan çıkıp
gerçeğe dönüşecek ve size garanti veriyorum
%100 başaracaksınız.
Unutmayın her şey gerçekten istemekte
yatıyor, gerçekten istemek için HAYALLERİNİZİ BESLEYİN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder